Dünya üzerinde müziksiz hiçbir kültür yoktur
Müzik kelimesi, eski Yunanlıların tanrısı olan Zeus’un kızları sayılan mausa (müz) denilen dokuz heykelin adından türemiştir. Matematikçi olarak bilinen Pisagor (Pythagoras, M.Ö. 530-450) müzikte matematiğin ilk temeli atmıştır.
Pisagor’un müziğin içindeki matematiği bir demirci dükkanının önünden geçerken keşfettiği rivayet edilir. Demirci ustasının, demir döverken kullandığı aletlere göre değişik sesler çıkarması Pisagor’un ilgisini çekmiş, dükkanı kapattırıp demirci ustasına çeşitli aletler kullandırarak, çalışma esnasında çıkan sesleri incelemiş ve notlar almıştır.
9.Yüzyılın başına kadar insanlar, notadan habersizdi. Eserler kulaktan kulağa yayılarak kuşaklara aktarılıyor, bu aktarma sırasında müzik değişime uğruyor ve hatta bazıları unutulabiliyordu.
Müzik, insana sesler aracılığıyla kendini ifade etme, duygu ve düşünceleri seslerle anlatma olanağı veren “sanat dalı” olarak tanımlanabilir.
Müzik illüzyonun ta kendisidir. Beş duyumuzu harekete geçiren, kokudan sonra ki en büyük sihirbazdır. İnsanı fiziki gerçeklikten alıp bir zaman yolculuğuna çıkartmanın naif aracıdır. Farkında olmasak bile müzik gizemli bir şekilde gücünü üzerimizde kullanmaktadır.
Konfüçyüs, “Müzik gökle toprak arasında bir ahenktir,” demiş.
Beethoven ise, “Daha üstünü olamaz. Müzik yoluyla tanrıya yaklaşmak ve oradan insanlığa seslenmek.” sözleriyle büyüyü tanımladığını düşünüyorum. Elbette isimlerini tarihe altın harflerle kazımış nice ustanın müzik üzerine yaptığı yorumlar bulunmakta.
Müziğin icadıyla, insanlığın ruh kapısının anahtarı keşfedilmiştir. Kalpler arası yapılan yolculuklara ön ayak olan bu notalar doğamıza derinden işlemiş ve onsuz yapamayacağımızı göstermiştir.
Eski uygarlıklar, kabileler müzikle sifalanmış hastalıkları tedavi etmiş ve kötü ruhları kovmuştur!
İlk müzik aletinin ne olduğu ve ilk olarak kim tarafından bulunduğuna dair kesin bilgiler bulunmamaktadır. Taş devrinde insanların el çırparak, ıslık çalarak, kütükleri, taşları birbirine vurarak ses çıkarttıkları ve zamanla çıkardıkları bu sesleri belli bir ritim ile yinelediklerinde müziği keşfettikleri düşünülür. Aynı zamanda içi boş kemik parçaları, deniz kabukları, boynuz gibi aletler kullandıkları söylenir. Kimileri ilk müzik aleti olarak davul kullanıldığını kimileri ise bilinen ilk müzik aletinin flüt olduğunu rivayet eder.
Dansın tarihi de müzik aletlerinin icadına, taş devrine kadar geri gittiği araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Uygarlıklar geliştikçe ilkel büyü danslarından dinsel törenlere ve ayinlerde kutlamalara dans birçok ritüelin bir parçası olmuştur.
Danslı eğlencenin ilk olarak Mısır’da başladığı söylenir. Sonrasında Eski Yunan’da dans daha da gelişip dinsel törenlerin önemli bir unsuru olmuştur. Ayrıca eğlencenin önemli bir parçası olan dansın, tiyatro oyunlarının temelini oluşturduğu bilinir.
Müzik dinlemek için kullanılan aletlerin her biri çevremize çeşitli duygular aktararak dans etme zevkini bizlere sunmuştur.
1860 yılında ilk ses kaydı Paris’li “Eduardo Leon Scott De Martinville” tarafından gerçekleştirilmiştir. 1877 yılında Thomas Edison “Phonograph” adını verdiği icadı ile ses kaydı yapıp dinleyebilen ilk insan olmuştur. Sesin ilk kez kaydedilmesiyle insan sesleri ve müzik önce fonografa, ardından gramofona ve nihayet pikaba taşındı.
1887 yılında Alman bilim adamı Emil Berliner bu icatları bir adım öteye taşıyarak hem ses kaydı eden hem de ses dinlemek için kullanılan müzik aletlerinin atası gramofonu kullanıma sunmuştur. Pikap, kaset çalar, walkman ve modern dünyanın ipod’u müziği kapalı mekanlardan sokaklara taşımıştır.
19.Yüzyıla gelindiğinde, Avrupa ve ABD’ de dans hemen hemen tümüyle kilise etkinliklerinin dışına çıkarılmıştı.
1906 yılında Reginald A Fessenden ABD, Massachusetts’te bir radyoda Haendel’in Largo”sunu plaktan çalarak, tarihteki ilk radyo yayınını gerçekleştirmiş ve teorik olarak ilk DJ unvanını almaya hak kazanmıştır!
Müziğin, dünyada evrensel tek ortak dil olduğunu düşündüğümüzde, müziğin yaradılışımız ve doğamız üzerindeki önemini daha iyi kavrayabiliriz.
Müzik yemek yerken, yürürken, dinlenirken, üzgünken, mutluyken önemli kararlar verirken, yaşamımızı anlamlandıran önemli bir rol üslenir.
Müzik, dans ve sanatın her dalı insan beyni, nörobiyoloji ve ruhu için önemli bir rol vardır.